1 Kasım 2011 Salı

gözümde bokum kadar değerin yok diyen salak, bok değerli bir şeydir.

sürekli aklımda bir şeyler var. yok etmek amacıyla kumandayı alıp kanalı değiştirdikçe, her yeni kanalda daha korkunç görüntülerle beliriyorlar tam karşımda. sonra bir anda puf diye kayboluyor. hatırlayıp ne olduklarını, içimden çıkarıp atmaya çalıştığımda da kayboluyor zalimce. hani bağırsaklarında hareketlenme olduğunu hisseder tuvalete gider, keyifle oturursun ve o an birkaç saniye sonra yapmayı planlamış olduğun o kaka yok olur ya, aynen öyle. her içimden çıkarıp atmaya karar verdiğimde bir şeyler yok oluyor ve yine bomboş kalıyorum.

ablam sürekli olarak boşaltım sistemi ile ilgili görüş bildirmemden şikayetçi. onu anlayabiliyorum. sürekli bu konuyla ilgili o görüş bildirse ben de ondan şikayetçi olurdum ama onun minik bir kıçı, minik bir midesi var. ve sanıyorum ki uzun bağırsağı bile kısa. ahu tuğba osurur, ablam osurmaz. o derece kibardır yani. ben gerçekten her şeyin boşaltım sistemi ile bir bağlantısı olduğuna inanıyorum. içinden atamadığın dert bir yapamadığın gaz gibi rahatsızlık vermez, bir kabız insana oturmuş "adı lazım değil" gibi içine cuk diye oturmaz mı? oturur. az önce midesine yumruk yemiş gibi hissedenler beni anlarlar. haydi şimdi tuvalete koş corç...

bağlantı şu şekilde de kurulabilir mesela; tuvalete gittin, oturdun, tüm gün iş yerinde olanları düşündün. teker teker içinde kurarsın. tamam demek yerine bızzzt erenköy deseydim, muhasebeciye de cııızzt bakırköy yapsaydım. bilgi işleme de çelik ayna yapsaydım derken derken bir bakarsın işin bitmiş, arkanda 3 parça keçi boku bırakmışsın. bu mudur lan? bu mudur seni bu kadar rahatsız eden? evet budur. sinek küçüktür ama mide bulandırır. vızıldar, uyutmaz, kanını emer, kaşındırır, cinnet geçirip çığlık atmak, kitle katliamı başlatmak isteğini getirir. iş yeri de böyle değil midir? aynen o sizi mutsuz eden 3 parçalık keçi boku gibidir. küçük ama mide bulandıran sinek gibidir. patronun küçüktür ama mideni bulandırır. dırdır eder, vızıldar, kanını emer buna rağmen vızırdamaya devam eder... ve evet sonunda seni isyanın kıyılarına sürükler. her şeyin açıklaması boşaltım sisteminden geçmiyor ise bu nedir güzel kardeşim?

veya şunu düşünebilirsiniz. hani derler ya öldürmez süründürür diye. misal ishal oldun. günün tuvalette geçiyor. gün görmez sultan olmuşsunuzdur. içinizde sürekli hareket eden, sizi rahatsız eden, şüphe gibi ama şüphe desen şüphe değil, gerçek desen gerçek kadar rahatsız edici de değil bir şeyler dolanıp durur. tam başına geleni kavradığını zannettiğin an tekrar tuvalete koşman gerekir ve tüm dikkatin dağılır. başına geleni tam anlamaya başlamışken dağılan dikkatinle tüm keşfin ankaranın kanalizasyon kuyularına gömülmüştür. aldıtılıyor muyum lan ben sorusunun cevabını bulmaya çalışma aşamasına benzer bu ishal olma durumu. içinde bir şeyler kıpırdanır ama tam olarak ne olduğunu bilemezsin, buna neyin neden olduğunu tam kavrayamazsın. minik bir şüphe içerlerde cirit atarken, arkasında bir takım gerçekler onu gözlemler. daha sonra vakit geçtikçe şüpheler hızlanır ve gerçekleri tenhada kıstırmaya yemin etmişcesine kovalamaya başlamıştır. yavaş yavaş o karanlık tünelin sonundaki aydınlığı görmeye başlarsın. o sırada anlamazsın ama aydınlık seni ne kadar ferahlatacak olsa da bu karanlık tünel olayı bomboktur. nerdeyim lan ben? herkes nerde? var ya şuradan bir tacizci çıksın vallaha oynamam lan ben bu oyunu, ne işler dönüyor ulan bu tünelde diye heyecan yaparsın. korkar ama çaktırmazsın. bu işin sonunda başıma bir iş gelecek ama hiç de hayırlı bir işe benzemiyor lan dersin. ama kondurmamaya çalışırsın. (alnımı gösteriyorum şuan) burda ne yazılıysa o der geçersin. sonra sonra aydınlığa yaklaştıkça zihninde bir şeyler yerli yerine oturmaya başlar, biraz biraz anlamaya başlarsın. ulan sen düpedüz aldatıl... o sırada ishal yine iş başındadır. dikkatini dağıtır, tuvalete koşarsın. ve işte aydınlığa kavuşmuşsundur. tam aldıtıldığını anladığında bir şeyler dikkatini dağıtmıştır, ne olduğunu anlayamadan cinnet geçirip bütün bu mevzuları arkanda bırakmışsındır, her şey çok çabuk olmuştur ve odanda bok suratınla nemrut nemrut oturuyorsundur. aynen ishal gibi. her şey çok çabuk olur. o feraha kavuşursun sen ama nasıl kavuştuğunu bir sen bir de tuvalet bilir ki burdan gerisini paylaştığımda ablam bile rahatsız olduğuna göre herkes olabilir sanıyorum.

ne demiştim. evet. öldürmez süründürür. boşaltım sistemi de canı isterse hayat gibi seni öldürmez süründürür de süründürür. bu senaryonun tam tersi vardır bir de. iş yerindesindir. senin haricinde herkes toplantıya çağırılmıştır. neden çağırılmadığını sormayı gururuna yediremezsin. aslında orada olmak istemiyormuş, o yüzden de durumundan ötürü çok mutluymuş gibi davranırsın. ama içten içe o toplantıya giremedin ya batsın bu dünyadır. neler dönüyo ulan bu ofiste? arkamdan iş çeviriyosunuz dimi? yemin edin bişi yapmıyosunuz dimi? ifadeleriyle etrafınıza bakınır durursunuz. toplantı biter, herkes yerlerine oturur. kimse neler konuşulduğundan bahsetmez, senle konuşmaz, saçma bir sessizlik, uyuz bir gerginlik hakimdir ortama. midenizde bir yumruk hissedersiniz. karnınız mı ağrıyor, yoksa o hissettiğiniz boktanlık bulanan bir midenin marifeti midir? ayırt edemezsiniz. adeta kabız gibisinizdir. evet kabızlık bu olayın sözlük anlamıdır. ulan o içerlerde bir şeyler oluyor ama noluyorsa çabuk olsun bitsin, yiter nefes alamıyorum yaaa durumudur. toplantı odasında konuşulanlar yani içeride olanlar, aslında içinize yerleşmiş ve çıkmayı reddeden o şeyi anlatıyor burda. anlayanlar anlamayanlara yarım yamalak, yanlış yunluş aktarmasın diye açıklığa kavuşturmak istedim. içinizden o sıkıntı çıksa da bir rahatlasanız istersiniz. ne çıkarsa çıksın, isterse içinizden bir cinaver* çıksın ama sizi rahat bıraksın durumudur bu aslında. ulan kovuyosanız kovun, canımı mı alacaksınız lan? en fazla napabilirsiniz? kovun lan. kovun. kov beni laaaaan kov beniiiğğğ diye cinnet geçirmekle eş değer bir sıkıntıdır. kovulsanız da kovulmasanız da o toplantıda neler olduğunu öğrendiğinizde rahatlarsınız, aynen sonunda kakanızı yapabildiğinizde rahatladığınız gibi. rahatsızlık verici bir süreçtir ama sonu rahatlıktır. buruk da olsa zorlu da olsa.

aslında işin gerçeği şu ki sevgili okurlarım, her günüm bir boşaltım sisteminin sonuçlarını andırıyor. bok gibi bir günü, ondan daha boktan ve kabız bir gün takip ediyor. magandaya can veren yüce rabbim öldürmüyor süründürüyor her gün her gün.

1 yorum:

  1. Çok hisli. Bizi ancak kaka yapamayanlar anlar gerçekten. Kahrolsun istediği zaman tuvalete gidebilen bağırsak sömürgenleri. Yaşasın sınırlı miktarda tuvaleti kullanarak, çamaşır suyu tüketimini azaltarak doğayı koruyanlar!
    :-p

    YanıtlaSil