15 Mart 2013 Cuma

hayatta kalmak dediğin bir çeşit kalk kız soğan doğra'dır!

içime televizyon programlarındaki kapı gıcırtısında hoptirilombaaa diye sahneye fırlayan teyzeler kaçtı. çalışmak için olanca gücümle mücadele ederken, içimde bu teyzelerden biri koca götüyle sahnede takla atıyor, ötekisi az önce kocasına attığı kafa üzerinden geçirdiği travmayı atlamadan kafasının üstünde dönmeye başlıyor. bir diğeri de az evvel oğlunun donunu yıkadığı ellerini 95 yaşında bir evi, yazlığı, bankada 15 milyar parası, ve yalnızca lanet bir çocuğu olan Hüsnübağ amcaya öptürüyor. evet bütün bunlar benim içimde oluyor. tüm bunlar olurken, aklımdan tek bir şey geçiyor. neydi o hani bir şarkı vardı? hımmm. içimden teyzeler geçiyoooor, her durakta duruyor inmiyorlaaar. en iyi soğan ben doğrardım kim biliiiirrr ama sen bilmiyorsuuuuun geçiyor. ama şarkı tam olarak böyle değildi diye anımsıyorum.

az da olsa içimdeki nalet teyzeyi sustursun diye internette o web sitesi senin, bu web sitesi ninemin gezerken bir haber sitesine bakıyorum. başkasıyla evlenicem şakaları yapan kocasına önüne geçilemez bir öfke besleyen teyzenin evde yağ ve su kaynatıp kumpasını hayata geçirmek içün imam olan kocasını beklediği ve sonra adamı binbir türlü yaktığı haberini okuyorum ve içimdeki teyze "ne garip bir dünya lan" derken içimdeki hunhar "atsan atılmıyor, kaçsan kaçılmıyor kodumun dünyasından" diyor. konuyu uzatmadan televizyonu açıyorum.

camdan baktığımda dışarıda sepya'ya ayarlanmış olan havayı görüyorum. "anaaa babamın böyle çektiği fotoğraflar vardı, aynı onlar gibi güzel görünüyor ama daha iç sıkıcı" diye aklımdan geçiriyorum. beni bir miktar da olsa evcilleştirebilmesi içün kedimin yanına gidiyorum ama gitmemle bana alerji yapması bir oluyor. hapşırıklar, sümükler ve öksürüklerle taçlandırılmış şişmiş gözlerimi yatağına taşıyıp bırakıyorum. "siz burada biraz ölün, ben biraz dolanıp gelicem" diyemediğimden ki tek derdim şu sıra bunu diyip kendimi bir cami avlusuna bırakıp gidememek olduğundan kürkçü dükkanıma dönüyorum. hadi burda yığılıp azıcık ölelim. 

vaktimin olduğu o kısıtlı zamanlarda durup hareketsiz kalabildiğimde aklıma gelen tek şeyin yaşıycam diye içimin börttüğü gerçeğinin dayanılmaz alışılmışlığını bir kenara bırakıp, içimdeki teyzenin "kalk kız soğan doğra" komutuyla hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum. hayatında yalnız bir defa soğan doğradığını rahatlıkla söyleyebilecek kadar rahat ve şımarık büyütülmüş birinin içine birden çok teyzenin kaçmış olması da ancak talihsizlik veya takdiri ilahi ile açıklanabilir sanıyorum. içimden gelen "kıııız tozu almamışın ya hala gak gakkkk" sesiyle kendimi yığıldığım yerden kaldırıp, bir sonra yığılacağım dakikaya kadar sokaklara atıyorum. beni özleyin anacıııım.

5 Ocak 2013 Cumartesi

romantieeekkkkk

normal seyirde bir kadın, sevgilisiyle bir kadın, ailesiyle bir kadın ve hepsinden önemlisi romantik komedi izlerken bir kadın...

normalen çok duygusal bir insan olmamakla birlikte, hödüğün teki de sayılmam. acıklı şeyler acıklandırır, sevinçli şeyler sevindirir. normal bir çocuğum işte.yemek yerken bir vahşi, mutfakta bir umutsuz vaka, ailemle bir melek, sevgilimleyken miniğim. romantik komedi izlerken ise...

bu tamamen apayrı bir konu. öncelikle romantik komedi izlerken ki halime geçmeden evvel azıcık kendimden bahsetmek isterim olayın absurdlüğünü anlayabilmeniz için. 25 yaşındayım. aşık olunca normalliğini koruyamayan bir insanım. aşık olduğum kişiye 4 sene aşık olur arkasından da bir o kadar üzülürüm. 25 senelik ömre yayınca tahmin edersiniz 3 tane sevgilim olabildi bu sebepten. ilkine sadece ben aşıktım o bana bir süre dayandı. ikincisine ben aşık olduğumu sandım, zaman geçip gitti ne olduğunu anlayamadan. üçüncü ise umut vaat eder durumda. herhalde bu işlerde en iyi tanımla bir liseliden öteye geçemediğimi belirtebilmişimdir. bu benim sıradan bir gündeki halim. bir de demin anlatmaya başlayıp konunun başını sonunu kaybettiğim o romantik komedi halim var.

7 kocayı nikah masasında bırakmış, tüm hollywood erkeklerinin kalbini kırmış, brad pitt'i angelina jolie görmüş jennifer anniston'a çevirip kiefer sutherland'i arkamdan ağlatmışım gibi bir haller. zaman zaman da hayatının aşkını elem bir uçak kazasında kaybetmiş ama asaletini bozmayan bir hazin, bazen tesadüf eseri hayatının erkeğiyle karşılaşmış müthiş güzel bir kadın, bazen de peşinde 12 erkek olan tabanca kullanmayı bilen taşralı bir güzel zannedebiliyorum. her seferinde bir izlediğim her şeyi yaşamış da geride bırakmış, siz gelirken ben dönüyorum duruşum oluveriyor. üstüme bir 7 kocalı hürmüz huzuru ve şehrazat olgunluğu tebelleş oluyor. romantik komedinin insan etkisi bununla beraber bitse keike. bir de geçen gün kendimi o kadar güzel ve ulaşılmaz hissettim ki filmi izlerken, scarlett johanson şişman geldi. evet. insanların onu neden beğendiğini anlayamadım filan böyle bir garip düşüncelere gark oldum. utanmasam neden beni değil de onu beğeniyorlar diye sinirlenicektim bile ama neyse ki tam ucundan döndüm. bilmediğimse her zamanki gibi direkten döndüğümdü. evet bu da gol olmamıştı. çünkü az evvel yarım tencere makarnamı salça ve yoğurda bulayıp yanına da kolamı alıp, yemeği olabilecek en kalorili hale getirip üstüme başıma dökerek yemiştim tam da filmi izlerken. film bitip de scarlett eleştirilerim son bulduğunda kendimi kırmızı puantiyeli polar pijamam, patiğim, telliğim ve ağzımın kenarında makarna salçasıyla yakalayıverdim. yanılmıştım... scarlet benden güzeldi.

sonuca bakınca kendi romantik halimi eleştirebiliyor olsam da biliyorum ki izlediğim ilk romantik komedide gene triplere giricem. ama önemli değil, herkesin kendini romantik komedi izlerken bir şey zannetmeye hakkı var bence. bu hakkımız elimizden alınmamalı. lımbır lımbır yemeği mideye indirirken, kate moss gibi bir vücudum olduğu için kendimden gurur duyma hakkımı elimde tutmak istiyorum. saçlarımdan yağ damlarken ve üstümde kocaman pijamalarım varken kendimi başkalarını bok gibi hissettiren bir moda ikonu gibi hissetme hakkım elimden alınmamalı. her genç kızın kendini doğma büyüme hollywood'lu hissetme hakkı olmalı, ankaralı turgut ve namık'ın çıkış yaptığı o şehirde doğup büyümüş olsa bile.haklarımız elimizden alınamaz. romantiiieeeekkkkk!!!