21 Aralık 2011 Çarşamba

hayat yolunda bir garip yolcu olan Yıldırım Gürses beni tanısa yandaşı olmamı isterdi...

maduriyetimin son noktalarında ceylan gibi seker iken beni uyarmak konusunda ısrarlı arkadaşlarıma bir kez daha hatırlatıyorum. maduriyetim büyük, mağduriyetsimse yok.

son birkaç aydır başka bir şehirde iş arıyorum. tercihen içinde bulunmadığım bir şehirde. bu da ihtimalleri epey bir arttırıyor ancak şansımda bir artış hala görülmedi. esasen havalı bir yerde, neredeyse yönetici pozisyonunda çalışıyorum. neredeyse yöneticiyim çünkü kendimi yönetme kısmında hala büyük kaoslar yaşıyorum. henüz çalışırken iş aramanın zor olmaması gerektiğini beyan eden şehir efsaneleri her yerde cirit atarken nedir arkadaşım benim bu çilem? çile artık bülbülüm olmaktan çıktı, aşti'deki susturulmaya çalışılan "çığırtkan"lara döndü. şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor ama işsizim kimse bilmiyor. henüz işsiz değilsem de, hepimizin sonu işsiz kalıp bir gemide havaya uçmak. takdir-i ilahi. eşim, dostum derken abartılı bir söylem oldu. eşim olmadığı gibi, dostlarımın da beni hiçbir şey sandığı yok. benimkisi kendi kendimi şişirmek işte. bu "ooof içim şişti haaa" hali de bu sebeple başıma musallat olmuş olsa gerek.

iş aramak zor bir şey. hem yalan söylememen gerekiyor, hem de kendini abartman gerekiyor. gönül isterdi ki abartılı sinirlenmelerim, her şeyi abartılı yaşamam, abartılıyı utandıran anırmaya kaçan gülüşüm, stalker duruşum, arabesk bilincim beni bir yerlere getirebilsin. fakat ben elalemin teninin kokusunu özlerken, elin kızı mastır yapmış bebişim. ben bugünki görevim şeçtiğim bir insanı tüm gün mutlu etmek olsun diye orada burada sekerken, ötekisi tv kanallarında stajlar yapmış yıllarca, berikisi bilmem kimin basın danışmanına asistanlık yapmış 3bin sene. e tabi şimdi bu çocuk öksüz ve yetimse onlar ne yapsın?

ömrüm boyunca açık göz bi çocuk oldum. açık gözüme, zaman zaman içimdeki fesata rağmen açıklanamaz bi saflığa da sahibim hala. hayvansı bir terliği andırsam da sevenim çok. elimi sallasam, el salladım zannedip bana el sallayan iyi niyetli hafif de aptalımsı insanlarla çevrili etrafım. dolayısıyla takdir edersiniz ki elimi sallasam bir delikanlıya yakışıklıya çarpmıyor, ellisi birden önümde tek taş yüzüğüyle diz üstüne çökmüyor; karşılığında onlar da bana el sallıyor. allahuekber wuuuhuuuu demekten başka çare bulamıyorum.

uzun lafın kısası Türkiye'de iş aramanın dayanılmaz ezikliği üzerimde yok çünkü çok şükür bir işim var. yalnız ankarada yaşamanın dayanılmaz buhranı kısmını ne şekilde atlatabilirim o konuda endişelerim çok, acım büyük, gözlüklerim afilli, memelerim estetiksiz, götümse Kim Kardashian götünden daha çok Beyonce götünü andırıyor bugün. bir de cana can katan bu gam dert olmasa uuu beybi ya olmasa...?