10 Nisan 2012 Salı

organ nakliyle akıllanılmıyor.

ben günlerin arabesk köpükleri arasında boğulurken biliyorum ki boris daha asortik köpüklerde yüzüyor. tanımayanlarınız için boris'i biraz anlatayım. boris, anlattığı şey ne kadar akla ve mantığa ters geliyorsa o kadar inandırıcıdır. anlamak güç ama inanmak kolaydır. çocukluğumdan beri havalı olmak istemişimdir ama nasıl doğduysan öyle büyüyorsun sanırım. gönül isterdi ki çok havalı olayım, dinlediğim müziklerle bir nesli kendime hayran edeyim, yazdıklarımla bir yüzyılı şaşkına çevireyim, duruşumla heykel traşları kendinden utandırayım, doğal güzellikleri küstürüp, doğal felaketlerin ağzının suyunu akıtayım ama halkımızın sık sık dile getirdiği gibi "olmayınca olmuyor şekerim".

ablam bana kırosun ama para sende diyor. ablam benim kıro olduğumu düşünüyor. çoğunlukla arkadaşlarım da kıro olduğumu düşünüyor. sıpa olduğumu düşünenler de var. tipsiz olduğumu düşünen de var. o halde ben kıro muyum?  ben ne zaman aşık olsam biraz daha arabesk olurum. ben ne zaman aşkımdan olsam daha bir kıro olurum. ne zaman bir aşkı daha yok etsem, yollara dökülürüm. "daha yeni yok oldu, fazla uzağa gitmiş olamaz". ama bu işler böyle olmuyormuş. hemen oradan bir mahalleli bana der ki: "-olmayınca olmuyor evladım, zorlama". mahalleliyi dinlemek adettendir, evime döner hisli bir şarkı açarım. yanık bir şekilde söyleyerek, yeni kıroluklara yelken açarım. en çok da istikrarıma hayranım. bilsen sen de olurdun.

annem her zaman elmayla armudu karıştırmayacaksın der. ben bugüne kadar o kadar çok şeyi karıştırmışım ki nasılsa midede hepsi birleşiyorlar diye, şimdi anlıyorum hazmedilmeyecek şeyleri güzelliklerle karıştırıp öğütmeye çalıştığımı. göğsümde oturan fillerle arkadaş olmaktansa onları doğaya salmanın daha ulvi bir hareket olacağını daha yeni fark ettim. öğrenmenin yaşı yokmuş ya, bükemediğim eli öpmektense hiç olmazsa bir iki parmağını kırabileceğimi daha yeni öğrendim. parmaklarımın en olmaz olmuş insanlar tarafından kırıldığını fark ettiğimdeyse, adımı deliye elimi çalıya verdim. şimdi doğayla bütünleşik mutlu bir hayat sürüyorum. her kırılan parmakta bir organ bağışı beklersem, ömrümün sonuna kadar bekleyeceğimi fark etmem güç oldu ama geç olmadı. beklemiyorum yenilerine alışmayı, hayatımdan geçen sürüngenlere uyum sağladım. kopan parmağın yerine yenisini çıkarıyorum!

bindiğim tren son sürat gidiyor, arkamdan bakmaya korkuyorsun mahalleli sana öküz benzetmesi yapacak diye. tek korkun buysa için rahat olsun, benzetmeler yapılanları betimleyemiyor bile çoğu zaman.

bu erik mevsiminde, bir gün onların kızarıp buruşacağını tatlanacağını düşünmeyeceğim. bu sefer kızarıp çürüyene kadar keyfini çıkarıcam. içindeki kiri pası atabildiysen eğer, sana tavsiyem aynısını yapman. gidenin arkasından ağlanmıyor. bu giden erik bile olsa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder