19 Haziran 2012 Salı

bodruma da gittik beraber ama kemere mi gitseydik? aslında çeşme de olabilir miydi ki? kaş da mı çok güzelmiş? ney vadisiydi o senin bahsettiğin ona mı gitseydim?

yaz tatilim 3 aydan 1 haftaya düştüğünden beri tatil öncesi, tatil anı ve tatil sonrası olacak şekilde dursuz duraksız endişeler yaşıyorum. tatilimin amacını zihnimde bir türlü oturtamıyorum. tatilde sürekli yatar, uyur, yüzer dinlenirsem ve yaşadığım lanet şehre döndüğümde kafama sıçayım neden içip içip evin yollarını bulamayana kadar eğlenmedim ki teeeyt diye pişman olursam endişesi var bir amaç belirsizliği olarak ortaya çıkabilecek; bir de içip içip sabahlar olmasın diyerekten eve dama uğramayıp denize girip 1 damla güneş göremeden tüm gündüzleri uyuyarak tüm akşamları belde faresi gibi tipidi tipidi koşturarak geçirirsem ama aslında vücudumun dinlenmeye ihtiyacı olduğunu anlarsam tatil bitiminde endişesi var diğer bir yanda da. bu ikisinin ortasında da gündüz denize girip günlük aktivitelerin peşinde koşarken, hiç ara vermeden akşam aktivitesine başlayıp hiç uyumadan tüm tatili geçirip dönüşte patronun üzerine ölmek diye de bir şey var. patronun hııı pis saçıma da geldi hamlesi sonrasında yeri öpmek de cabası.

tatilimi nasıl geçirmek istiyorum kararsızlığı esnasında uyurken uykundan suçluluk duymak, uyumazken uyumamaktan suçluluk duymak, evdeyken evde olmaktan dışarıdayken dışarıda olup evde yayma yapmamaktan suçluluk duymak insanı çalıştığı dönemden daha çok yorabiliyor. tatilde tatilimi en verimli şekilde geçiremezsem korkumdan bitap düştüm durumu denir bu duruma.

bu tatilimi nasıl geçirmek istiyorum kararsızlığından önce de, bu tatilde ne yapmak istediğime karar vereyim ki ona göre hangi tarihte nereye gitmem gerektiğini ayarlayayım çilesi vardır. "aslında çok yoruldum ben, bilmem nereye gidip yaysam dinlensem iyi olucak. artık vücudum istiyor dinlenmeyi" diyip, 3 saniye sonra "aman yatıp uyuyacak olduktan sonra neden izin günümü kullanayım işten gelince uyurum, nereye gideyim de kudurayım acaba? insanlar temmuzda mı orada olacak yoksa agustosta mı?" gibi problemler de çıkmak için kapıda beklemektedirler.

tatil öncesinde yer ve zaman, tatilde amaca uygun verimli tatili yapabilip yapabilememe sıkıntısı yaşandıktan sonra sıra gelmiştir tatil sonrası buhrana. tatil bitip eve dönünce, o bavulu bir türlü boşaltamayınca, sürekli yorgunluk hissedince - ki bu asla bulunmak istemediğiniz o şehre yine dönmüş olmanın verdiği mutsuzluk yorgunluğudur- başlar pişmanlıklar. "öyle dana gibi yemeden, uyumadan gezip tozup içmesem şimdi bu kadar yorgun olmayacaktım. nasıl gidicem ben yarın işe yaaa?" hali vardır. bir de "he tüm tatilde inek gibi ığıl ığıl yattın da nooldu? gene uykun var gene uykun var, bünyesine kibrit suyu tükürdümün beni..." diyerek söylenmelere devam etme hali vardır bir de. ikisi de birbirinden güzeldir.

çılgın eğlenerek veya yayarak da olsa amacı stresten uzak durup gevşeyerek, dinlenmenin tadını çıkarmak olan tatil bir adet kararsızlıklar sonucu kafası kesilmiş tavuk gibi bir o yana bir bu yana koşturma haline dönüşür. tatil öncesi, tatil anı ve tatil sonrası travması olarak 3 şekilde yaşanıp insanı iyiden iyiye daha çok yorar ve iğrenç şehrinize döndüğünüzde yorgunluğunuz ve mutsuzluğunuz ikiye katlandığından her şey tatile gitmeden öncesinden daha yorucu görünür gözünüze. iş hayatı başlamış olan insanın tatil hali budur işte. stresten kaçabilmeyi garantileyebilmek adına stresin kralını yaşamak, endişeden kaçayım derken panik ataklara gark olmaktır. işte tatil böyle bir şeydir. allahuekber wuuuhuuu!

1 yorum: