6 Eylül 2011 Salı

yediğim içtiğim senin olsun bana kilo yapıyor.

insanların birbirini mutlu etmeye çalışma çabaları beni her zaman şaşırtmıştır. çok acaip şeyler yapılabilir kişileri mutlu etmek için. mesela bütün bir parka gül yaprakları serpip evlenme teklif etmiş insanlar varmış. park bahçe zaten çiçek dolu zalim adam neden gülleri parça pinçik ettin derdim ben olsam mutlu edilmeye çalışılan kişi. veya balkon önünde ellerinde gitarla şarkı söyleyen arkadaşlar vardır. aşk şarkıları mırıldanırlar, sevgi sözcükleri sıkıştırırlar her cümleye, ağızlarında gülle şarkı söylemeye çalışırlar. romantizmi çok sevmem acıktıysan akşamdan kalma karnıyarıkla cacık var indiriyim der, anın içine sıçarım ben olsam mutlu edilmeye çalışılan.

belki de bu yüzden sevgili dostlarım kimse beni mutlu etmeye çalışmıyor. insanların birbirini mutlu etmeye çalışma çabasından daha çok şaşırdığım bir şey varsa o da beni mutlu etmeye çalışmıyor olmalarıdır. tamam denizde bir sürü balık olduğunu biliyorum ama ben balık değilim. ve bence ben mutlu edilmeliyim. bunu canı gönülden söylüyorum. tutkularının tutulacak sapı kalmamış arkadaşların bana komik, kimi zaman acınası gelmesi; benim bir toplum tarafından dışlanmamı gerektirmez bana kalırsa. bana kalmadığını biliyorum ama bence bana kalmalı. 

bazen istiyorum ki ben de romantik olayım. çiçekler güller seveyim. öğle yemeğinde romantizm dolu ağız dolusu sohbetlerle şarap yudumliyim, parklarda bahçelerde canına kast edilmiş çiçekler olmasın derdim aşk olsun, tekne gezilerinde fısıldanan aşk sözcüklerini anlamış gibi yapıp gülümseyip bir öpücük kondurabileyim, ellerin soğuk mu diye elimi tutmak isteyecek insanlara elimi verip ısınsa ne güzel olurdu diyip mavi boncuk saçabileyim... ama istemek başka bir şey olmak bambaşka bir şey. öğle yemeğinde bir koca tabak makarna ve cola zero isterim sümsüklük akan bir sohbet yerine, millet romantik olsun diye başka canlıların kurban edilmesine göz yumamam, teknede bana bir şey fısıldanıyorsa gerçekçi olurum. NE DEDİĞİNİ DUYMUYORUM SESLİ KONUŞ AŞK DOLU YARİM derim. elim soğuksa başkasının terli ellerinden ziyade eldiven kullanmayı tercih ederim. 

gerçekçi olmak günümüzde hak ettiği saygıyı görmüyor sayın okurlarım. gerçekçi olmak nedir derseniz. ben bir ölünün ölü olduğuna kendim gömmeden inanmam arkadaş. gömerim ondan sonra da mezarın yanında duran zilin başında otururum 24 saat. zil çalmadıysa da, aha ölmüş bu der çeker giderim. hani istanbul'dan dönerken söyledim ya sana, ben gidiyorum diye. istanbul'un en güzel yerlerinden birine gömdüm seni, 24 saat zili çal diye bekledim ama her zamanki gibi çok geç kaldın minik yımırta. sarıyer'in eteklerinde başkalarının aşklarına gömüldün. çeyiz sandığımda cesedini bıraktım, hayatıma devam ediyorum şimdi. her zaman söylemişimdir tarihin tozlu sayfaları bana alerji yapar, yarışmaya yeni katılan arkadaşlara aldırıyorum tüm o geride bıraktığım tozları. eskiden her yer toz her yer toz iken bugün bakıyorum da her yer boş her yer boş. 

boşlukları doldurunuz... boşluklar doldurulmaya çalışılır. içinizdeki arabeskçi yerini clublarda diskolarda topuklu ayakkabılarıyla tepinen bir ayyaşa bırakmıştır. özledim teninin kokusunu özledim'den ... its now or never'lara bırakmışınızdır kendinizi. arabeskçi gün be gün ölürken, hiç tanımadığınız bir cinaver* filizlenmeye başlamıştır içinizde. "ben sana layık değilim" in yerini, ben bunlarla yetinebilecek bir insan mıyım lan? almıştır. "kendine daha iyi bir sevgili bul ve mutlu ol" un yerini ise "bak bu benim kıçım, bu da kim kardashian'ınki, bak bu da yeni sevgilim kudrettin, daha iyisini seçtim, beğendim,aldım. öyle bir ortam bizimkisi" ne bırakmıştır. sosyal paylaşımlardaki umutsuz ev kadınları suratlı fotoğrafların yerini gülmekten ağzım ha yırtıldı ha yırtılıyor a dostlar pozları almıştır. her fotoğrafda ayrı bir içki, farklı insanlar, farklı tür bir eğlence ve ortak noktasında ise eğlenceye ayarlı saplı şeker ben bulunur. sosyal paylaşım konusunda daha paylaşımcı bir döneme girilir. osursam yazarım o denli paylaşırım her şeyi çünkü im the best fuck the rest diye tirim tirim dolaşırsınız ortalarda. iletiler değişir zamanla. bir zamanlar benim sevgilimdin böğrüm yanıyor, o yanındaki sarışın bomba kim, gidişim suskun oldu dönüşüm orkestrayla olacak lan, ciğerim yandı öyle yandı ki koynumda beslediğim yılanın kuyruğu tutuştu, ben bittim okeye dönüyorum içerikli iletiler yerini çok daha hunhar iletilere bırakır. demet akalın ve ben eski sevgililerimizi şarkı sözüyle evden çıkamaz hale getirdik şimdi bebek, bodrum, paris geziyoruz. siktiğimiz önümüzde sikmediğimiz arkamızda canımıza concon oh be oh türünde iletiler yazılmaya başlanır, en gözde tatil beldelerinde selülitlerin görünmesi engellenecek şekilde fotoğraflar çekilir, yanına da beyinden yoksun bir yakışıklı alınır. hayat kime güzeldir. tabisi ben, sen, o, biz, siz ve onlara. kime değildir. eski sevgiliye. bu da bir yanılsamadır. sen içten içe saat 13.13, 22.22, 04.04'te allahım aramızda sır olarak kalsın ama eski sevgilim beni çok kıskansın sürünerek dönsün diye dualar ederken , o yeni sevgilisiyle artık senin için yasaklı bölgeler olmuş yerlerde arkadaşlarıyla cirit atıyordur. hatta belki de kırmızı benekli filmlere konu oluyordur. 

gerçekçi olmak zor bir şey sevgili okurlarım. görünmeyen adamlar tarafından görünür kılınmaya çalışmaktan çok daha zor. olmadığın bir şey olmaya çalışmaktan daha zor. öyle ki gerçekçi olmak bir yerde aynı anda hem gerçekçi olmak hem de olmadığın biri gibi olmaya çalışmaktır. mutluyken gerçekçi olunmaz. mutsuzken hem gerçekçi olursun hem de olmadığın birine dönüşmeye çalışırsın. olduğun şey seni yok etmeye baş koymuştur çünkü. hollywood filmlerindeki "DENİZALTINDA VAHŞET" konulu filmler gibidir bu durum. denizaltının kapılarını açıp yüzerek kaçamadığın gibi kendini de bir türlü terk edip topukların götüne vura vura kaçamazsın. yok edilmeyi bekler, o aralarda da bölünerek çoğalmaya çalışır belki birinden tekrar doğarım diye umut etmeye çalışırsın. umut vaad eden bir zavallı olarak başladığınız yolculuğun fakir ama gururlu bir genç olarak bitmesi dileğiyle yazımı burada sonlandırıyorum. iyi günler okurlarım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder