11 Şubat 2012 Cumartesi

merhaba doğan güneş, merhaba çocuk kardeş.

hayatım boyunca şiddete meyilli oldum. kah kitle katliamı hayalleri kurdum, kah çok daha özel ve spresifik planlar yaptım. toplamına bakıldığında yarattığım birkaç minik facia hariç şiddet suçu işlemedim. alkol kötülüklerin anası, şiddet de babasıdır ancak ben ikisini de öz anam babam gibi severim. ailenin bir parçası olarak ben, önce alkol alıp sonra şiddet uygulamayı severim. sevenleri birbirinden ayırmak uygunsuz olabilir diye düşünmüşümdür her zaman.

yaradılış olarak tehlikesiz bir tipe sahibim. yanaklarım kırmızıdır, ekvatorda şişkin kutuplarda basık olan kendime has geoid bir şeklim var. genellikle üzerimde delici, kesici, öldürücü maddeler bulundurmam. beynimden başka kesici ve delici malzemem olmadığı gibi silahsız sayılırım. öyle her şeyi bir çeşit ölüm makinesine çevirebilecek zekaya da sahip değilim zaten. dolayısıyla silahsız ve tehlikesizim. sözü her zaman kendime getirdiğim için beni ben-merkezci, bencil ve bunun gibi aklıma gelmeyen sıfatlarla özdeşleştiren insanlar olabilir dışarlarda bir yerlerde. ama bir bilir kişinin söylediğine göre " the truth is also out there" ama biz daha öğrenme şerefine nail olamadık. neymiş ki o? dolayısıyla çok da şeyime mualla, ben kimin böyle düşündüğünü saptayamadıktan sonra.

minik bir güneş görür gibi oldum. bayramlıklarımı giyip, en kırmızı ayakkabılarımla sokaklara dökülmeme ramak kaldı. her karanlığa battığımda artık beni bir tek güneş kurtarmaya yetmez dediğimde, kandırıkçı da olsa bir güneş yükseliyor. tamam belki sıcak vermiyor ama ışık veriyor. o karanlıkta kalmış olan, nadasa yatmış güzellikler ortaya çıkıyor. seni en çok da böyle zamanlarda düşünüyorum. karanlıkta kalmış olman güzel oluyor ama aydınlanan o güzelliklerden biri gibi kendini göstermeye hakkın yokken, gösteriyorsun. buralar hiç adil değil biliyorum ama her seferinde evrenin bunu yeniden fark ettirerek beni cezalandırmasını doğru bulmuyorum. bana kalkan eller kırılsın istiyorum. bükemediğim eli öpmek değil, koparmak istiyorum. kopardıktan sonra da güzelce pişirip sokaktaki aç yavrucaklara yedirmek istiyorum, barınaklara bağışlamak istiyorum. şiddeti seviyorum ama uygulamayı beceremiyorum. kendimi olduğum gibi seviyorum, sen de dene. bu şeklimle sevildiğimde tadımdan yenmiyorum. pek çok kez kendimi hazmedemeyip, yemekten vazgeçtiğimden iyi biliyorum.

şiddetli geçimsizlikle terbiye edildim edileli, geçim kaygısı gütmüyorum. her bir daha güneş çıksa bile beni mutlu etmeye yeter mi diye düşündüğümde bana görünüp göz kırpan bu güneş var ya... sanırım beni en çok o seviyor. o yüzden uzak duruyor, o yüzden çok göstermiyor kendini. ne zaman umudumu kessem çıkageliyor. biliyorum beni en çok o seviyor. hiç gitmese istediğin herkes gibi o da zaman zaman gidiyor ama biliyorum o da beni hiç bırakmak istemiyor. deniz yokken yosun kokutuyor etrafı, orman yokken çam kokutuyor, ananem yokken kayısı marmelatı kokutuyor, dedem yokken lavanta kokutuyor. biliyorum beni en çok onlar sıcacık seviyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder