10 Ocak 2012 Salı

top yuvarlandığı kadar top ve sen sevgilim orospu çocukluğu yaptığın kadar sensin.

her aşkın iki tarafı olur.

her aşkın bir özgesi vardır. dışarıdan her şeyin suçlusu görünür bunlar. tanıdığım çoğu arkadaşımı canından bezdirmiş bir özge vardır. lanet ve pislik görünüşünün altında altın gibi bir kalbi olan insanlardır bunlar. türk filmlerinden fırlayıp girerler insanın hayatına. ve hayatına girdiği dakikadan itibaren orada takma kirpik, gözyaşı, sevgilisine kavuşamazsa ölecek hastalığı, boğazda denize karşı güneşin altında yürüyüşler, minik mutluluklar, sevdiğin insan için yapılan hatalar ve bol bol hicranlı üzüntülü ajda pekkan şarkısı vardır artık. bunlar ilişki esnasında normal, bitmiş aşk sonrasında var olan tüm akli dengelerini müsait bir yerde indirecek var türde insanlardır. yine de özünde iyi insanlardır. hiç olmazsa insanlardır. o özge ki hangi aşka girerse kıran gibi girer, melankolinin kralı olarak olay mahalini terk eder. önünde saygıyla eğilinmesi şarttır.

her aşkın bir gözdesi vardır. o gözde ki her erkek çocuğunun, her beyefendinin, her zibidinin, her müzikseverin, her bir bok sevmeyenin ve toplamda her tür insanın en az bir kez hayatını karartmış türde bir disko topudur. aydınlığı göz kamaştırırken, karanlığı kendi çişinle hayatta kalmaya çalışmalara kadar götürür insanı. önce seven, sonra çok seven, sonra daha da çok seven, sonra yavaş yavaş gözleri açılmaya başlayan, sonra yandan yandan hastalanmaya başlayan, sonra tekrar gözlerini kapamaya çalışan, bunu daha çok severek  yapabileceğine inanan, bir kere gördü mü bir daha gözlerini kapayamayan, lanet olsun ki gözü bir açıldı mı o güzel beyni hiç durmayan, beyni hiç durmadıkça eli ayağı titreyen bir gözdesi vardır her aşkın. o aşk iltihaplanıp, yeşerip, toksik atık kıvamana gelene kadar gözde o aşkın göbeğinde ceylan gibi sekendir. ne zaman ki anlar ya bir kolunu ya da bir bacağını kesecekler iltihaptan, o ceylan hemen başka bir şehre seker ve yeni hayatına başlamak için hazırdır. kendini kısık ateşte fırına verir. bir dahaki iltihaplanma dönemine kadar gözde yeni serüvenlere hazırdır. hepimize afiyet olsun, yuttuğumuz iltihaplar akabinde.

aşkın taner hali apayrıdır. ölü yüzümü gör bana aşık olma türünde bir insan olmasına karşın, herkes ona aşık olup başına bela olur. ölü yüzümü öp hiç olmazsa diye arkadan ağlayan yemeğe dönüştürebilir insanı. vardır öyle halleri ama farkında değildir. farkındaysa da çok sinsiymiş lan ben hep farkında değil sanmıştım dedirtendir insana. aşkın taner halinde dalgalanmak, takside parayı ödemeye çalışan ama ödemek istemeyen insana dönüştürür insanı. ya istediğin halde bir şeyi yapamayansındır o dakikadan itibaren ya da bir şeyi istemeden yapıp ay ne de çok istiyodum oh canıma concon taklidi yapansındır. bu senin içine sokulduğun durumken, aşıkken taner nasıl olur diye düşünmeden edemezsin. gülyabaniyle çay içmek gibi bir deneyimdir bu. asla yaşayamayacağını bilirsin.

aşkın sözlük anlamı sabadır. iyilik, güzelliktir. yeni bir dini keşfettiğine inanmak, hatta daha sonra da o dine inanmaktır saba ile aşk show. aşkın bu hali hayır diyememektir, hiç hayır dememiş olandır, hayır demeyi bilmeyendir. insanları o kadar kırmak istemez ki sen de beni seviyor musun? diye sorsan belki evet bile diyebilir. hayır diyemediği için sevdiğinin zannedilmesi haricinde onun bir sevmesi vardır. dostlar başına. seni sevdiği zaman kaybetmek istemeyeceğin türde bir şeydir. gerçekten sevdiyse zaten hiçbir zaman da kaybetmeyeceksindir. bunu bilirsin.

aşkın sentezlenmesi diye bir şey vardır. uyumu sağlamazsan kitleyi imhaya kadar gidebilir bu tehlike. özge ile gözdenin aşk yaşaması ihtimalini örnek alalım bir dakika için. özge gelir, gözdenin hayatına girer, aşkı bir gün dağlara yazarken, öbür gün tuvalette bir gün önce içtiklerinle kusarak yazarsın yerlere klozetlere. gözyaşı, iltihap, kan, vahşet, dehşet, ihtiras, üstelik kara melek reklamı değil. bir daha düşündüm de bir dakika için filan bile olsa hiç böyle bir şey düşünmeyelim. demek kardeş olmalarının bir sebebi varmış...

aşkın kuş hali. sevmekten nefes alamayandır bunlar. nefes alamadığı hızla nefes aldırmayandır daha önemlisi. seviyor musun? o halde varsın ve mağara adamısın türüdür bu aşkın. ilk başta anlamaz sevdiğini, saçını çektiğinde anlamıştır ilk kez, sonra sevmeye devam eder, sonra kendi zihninde o aşka bir gelecek çizer, sonra o gelecekte bulunacak figuranları belirler, o gelecekte var olacak hava durumunu bile belirlemiştir, sen daha güneş ne güzel, ay kuş uçtu, bak yosun koktu diye etrafta sevinirken. bundan sonra aşkın özge halini anımsatır ve akıllara şu lafı getirir: "beterin beteri varmış". evet arkadaş aşkın kuş hali beterin beteridir. deyneği götünüze sokasınız filan gelir. o derece delirebilir aşıkken bu kuş. o yüzden siz siz olun bir kuşla aşk yaşayacaksınız, kuşla beslenen bir ırktan geliyor olun yoksa o kuş sizi çıtır çıtır yiyebilir. kara dullara öneririm bu aşkı. kim kimi daha evvel yiyecek yarışlarıyla aşk hayatlarına heyecan ve ihtiras katabilirler.

birbirleriyle kombine edilemeyecek milyon türün birbirine aşık olup üreyerek, daha da korkunç bir yer haline getirdiği bu dünyada hala akli dengesini kısmen elinde tutan, çoğu insanın zaman zaman da akıllı bir insan olarak tanımladığı bir insan olarak ben, şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki aşkın birçok haline ve işleri bu denli garip hallere getiren insanların birçoğuna saygı duyuyorum. anlayamadığım ve saygı duyamadığım ama yine de yargılamamaya çalıştığım bir şey varsa o da aşkın "aşkımmmmm her şeyimmmmmmm seni çoooook seviyorummmmm" halidir. bana göre bu aşkın müsait bir yerde ölecek var halidir.

1 yorum:

  1. ınsanın kendını tanıması cok guzel,senınle gurur duyuyorum.ama daha guzelıcıkısı zararsız halledecek beyın gucu. buda benım cocuklarımda fazlasıyla var. sızı cok sevıyorum.sızı sevmeye deyecek ınsanla karsılastınızda zaten bu sorunlar yasanmıcak.

    YanıtlaSil